Yusuf AKTAS

Tarih: 10.08.2021 04:50

Cinnet Geçiriyoruz (1)

Facebook Twitter Linked-in

Çogumuz kendimizi milli, manevi duygulari güçlü, vatansever olarak tanimlariz. Öyle ki is basa düsse “vatan için, bayrak için, millet için canimi veririm” diye konusuruz.

Yani is basa düsse...

Ama o kadar ileriye gitmeye gerek yok. Is basa düserse bu devletin askeri, polisi vs. var ve tüm mekanizmalari kurumlari ile çalisiyor çok sükür. Isin basa düsmesi için bu kurumlarin (Allah korusun) ortadan kalkmasi, ya da islevini kaybetmesi gerekir ki, onun da bir örnegini ecdadimiz yasadi.

Dagilmis bir ordu, bassiz kalmis bir millet, tüm silahlari elinden alinmis, ordusu terhis edilmis, topraklari her yerden ve her milletten isgalci ordular ile kusatilmis, içeriden eskiya çeteleri ile baskina ugrayan bir millet vardi. 

Vatan topragini müdafaa etmek zamani gelmisti. Anadolu’nun her yani isgal edilmis, ates her yani sarmisti. Ya istiklal, ya ölüm karari almak zorundaydi. Bu millettin kültüründe, fitratinda esaret altinda kalmak yoktu. 

Iste tam da is basa düsmüstü. Anadolu’nun yigit evlatlari genç, yasli, kadin, erkek Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap, Bosnak kim varsa tek ortak noktalarinin vatan oldugunu bilerek güneyden, kuzeyden, batidan, dogudan bir anda saldiriya geçen çakal sürüsüne karsi cansiperane vatan savunmasina geçtiler. 

Vatanin her karisinda milli bir direnis ve mücadele göstererek yeniden al bayragin bu topraklarda dalgalanmasina vesile oldular. 

Yani o zaman is basa düsmüstü...
Yine yakin zamanda da is basa düsmüstü ve yine o neslin torunlari 15 Temmuz’da bu duygunun ölmedigini; isgalci, satilmis iç hainlere karsi canlarini ortaya koyarak tekrar tüm dünyanin hayret ve hayranligini kazanan bir direnisle, sehitler vererek tekrar gösterdiler. 

Ya simdi ne oldu neler oluyor, nedir bu cinnet hali?!
Birlik, beraberlik, kardeslik, sevgi ve baris dilini, duygularini birak uzlasma kültürünü bile kaybetmeye basladik. Birbirimizle iletisim bile kuramiyoruz. Konusma dilimiz Türkçe olsa da, duygu ve davranis dilimiz kince oluyor. Bir arada muhabbeti birak yüz yüze bakmaya dayanamiyoruz. Hele de bunu sosyal mecraya öyle yansitiyoruz ki, normalde yüz yüze tanismasi, bir araya denk gelmesi ihtimali düsük olan insanlar, sosyal medyada guruplasmis, cephelesmis hale geldiler. 

Herkes birbirini ötekilestirmede, asagilamada, tehdit etme de yarisir hale gelmis. Normal sartlarda belki de mütevazi, saygili,  sabirli kisiler bile klavyenin, telefonun tuslarindan kin ve nefret yayar olmuslar.

Bildigimiz bir trafik canavarligi vardi,  simdi bir de sosyal medya canavarligini ögrenmis olduk.

Bunun en bariz örneklerinden birini de yakin zamanda yasadigimiz yangin felaketinde gördük. Çogumuz paylasimlarimizda “yanan sadece ormanlarimiz degil, cigerimiz de yaniyor” diye ortak bir söylemle baslarken, diger taraftan da nice canlarin gönüllerini, kalplerini, yaktik, kirdik. 

Malum bize has bir özellik olan “her seyi bilme, her konuda ahkam kesme” özelligimiz yine devreye girdi. 

Deprem olunca “deprem uzmani ”seçim olunca “siyaset uzmani” pandemi olunca “asi uzmani” olma vasfimiz bu sefer de yangin olunca “yangin uzmani “ olma vasfimizla öne çiktik. 

Diplomamiz olmasa da her seyi bilme konusunda belki de dünya çapinda öncülük bizdedir. 

Daha söylenecek çok sey var da, uzatmamak ve kösemdeki alana saygi duyarak  yazimi simdilik burada noktalayayim. 
Yazinin devami var onu da bundan sonraki yazi hakkima saklayayim. 
Huzurlu Günler....

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —