Tüketim, üretilen mal ve hizmetlerin; gereksinim ve isteklerini karsilamalari amaciyla insanlar tarafindan kullanilmasidir. Diger bir ifadeyle tüketim, insan isteklerini gidermek üzere üretilen mal hizmetin son kez kullanilisidir. Keynesci ekonomide tüketim, bireysel tüketim harcamasi demektir.
Tüketim kültüründen bahsettigimizde ise; bireysel begenileri, sosyal degerleri ve tüketicilerin yasam tarzlarini ifade etmis oluruz. Günümüze gelindiginde tüketim vahsi bir sekilde yok etmeye dogru gidiyor. Insanlarin sürekli çilginca tüketmeleri arzulaniyor. Bunun içinde her türlü medya araçlari kullaniliyor. Tüketmeye yönelik diziler, reklamlar, filmler her sey çilginca tüketmeye dönük bir eylemi bizlere sunmaya çalisiyor. Insan yasadigi sürece elbette tüketecek. Ancak tüketmek istediklerimizi öncelikle üretebiliyor olmamiz lazim. Ya da en azindan üreticilere üretim süreçlerinde destek olmamiz gerekir. üretken insanlar her daim kazançlidir. Zira tüketmenin siniri yoktur. Tüketim konusunda da itidali seçmek gerekiyor. Yani orta yolu. Asiri tüketmek bizi insanliktan çikartir. Tüketimin içinde sadece hayatimizi idame ettirecek besinler gelmemelidir. Tüketim denilince akla sadece insanlarin ürettigi mal ve hizmetler gelmemelidir. Tüketimin içine Allah’in bize sundugu, bahsettigi imkanlari da koymaliyiz. Zaman nimeti, akil nimeti, duygu ve his yani ruh nimeti. Bütün bunlari da tüketirken sinirsiz tüketim yolunu seçmemeliyiz. Son yüzyilda emperyalizm, kapitalizm bize çilginca tüketmeyi ögütlüyor. Bu ugurda da bizi inanilmaz sekilde yönlendiriyor. Insanlik alemi var oldugu dönemlerden bu yana elbette bir tüketme kültürü içinde olmustur. Ancak bugünkü anlamda tüketim hiç olmamistir. Zira bugün sadece yerel anlamda üretilen seyleri tüketmiyoruz. Dünya global bir hal aldi, küresellesti. Bütün ülkeler iç içe girdi. Dünya nüfusu 8 milyara dayandi, hizla da yükselmeye devam ediyor. Iste bu nüfus kapitalist sistem için inanilmaz bir tüketim toplumu demek. Üretici firmalar potansiyel tüketici kitleyi etkileyebilmek için akla hayale gelmedik inanilmaz bir taktik ve yol izliyorlar. Reklamlarla müthis algi olusturarak ihtiyacimiz olmayan seyleri ihtiyacimizmis gibi göstererek tüketmeye ve onlari almaya sevk ediyor. Hatta alim gücümüz yoksa, ekonomik yeterliligimiz üretilen o mal ve hizmeti tüketmeye yetmiyorsa bu kez yine sirin reklamlar ile bizleri borçlandirmaya itiyor. Kredi kullandirtarak yine tüketmeye sevk ediyor. Bugün yasadigimiz tüketim çilginligi, sinirsiz tüketme, tüketimden payimiza düseni alabilme arzusu insanligi o hale getirdi ki, kadin erkek, çoluk çocuk hiç fark etmeden, insan modern çagin esiri, kölesi haline geldi. Yasadigimiz çagin sartlari bizleri topyekûn neredeyse insanliktan çikartir hale getirdi.
Tüketim kültürümüz o hale geldi ki, çogunlukla faydaci olmayan, sadece statü elde etme, baskalariyla aramizda fark meydana getirme sevdamiz, yenilik arama gibi dürtüler mal ve hizmetleri büyük bir tutkuyla arzuladigimiz saiki ortaya koymamiza sebep oluyor. Yine pesine düstüklerimizi elde etmeye çalisma gayretimiz ibretlik bir durum. Bunun için de neredeyse her yolu kendimize mubah sayma noktasina kadar geldik. Insanlarin bu çilgin tüketim arzulari, bugünkü modern toplumlarda daha çok toplumsal statünün ve kimligin bir göstergesi haline gelmis durumda; kitle iletisim araçlari tarafindan sunulan moda ürünler ve yeni yasam tarzlari da bu egilimi mesrulastiran araçlar olmaktadirlar.
Insanlarin gücü bu çagda artik yasamaya yetmez hale geldi. Bir zamanlar köylerde kendine yeter halde üreten insanlar bile modern kültürün etkisiyle sehirlere göç etti ve bu üreten insanlar da üretmek yerine tüketen bir fert haline geldiler. Insanlar kendine yetecek tarz da yaptigi üretimi bile terk edince artik her sey hazir alinip tüketilir hale geldi. Ev hanimi olan bayanlar da tüketime yetisebilmek için, mecburen çalismak zorunda kaldilar. Günümüzde ev hanimi olmak neredeyse bir zül haline geldi. Tüketim ekonomisine yetisebilmek için artik bütün aile fertleri hiç durmaksizin çalismak durumundalar. Özellikle gençler ve çocuklar, kitle iletisim araçlarinin ablukasinda sersemlesmis vaziyetteler. Tüketimin esiri olan genç kitle sinirsiz tüketme sevdasiyla ailelerini de zaman zaman zor duruma sokmaktadirlar.
Insanlik çagin getirdigi teknolojik gelismeler sonucunda sadece çilginca mal ve hizmet tüketmiyor. Ömrünü bos islere heba ederek ömür sermayesini dogru yönde kullanmayarak ömrünü bosa tüketiyor. Bununla birlikte duygu ve düsünceleri, hisleri de tükeniyor. Merhamet bitiyor. Sevdalar bitiyor. Dostluklar bitiyor. Kisaca modern kölelik basliyor. Herkes emperyalistlerin, kapitalistlerin ve egemen güçlerin esiri haline geliyor. Neredeyse bundan kaçis yok gibi. Bundan kurtulabilmenin ve çilginca tüketimi durdurabilmenin tek yolu var azgin nefsimizi dizginlemek. Buda iyi bir nefis terbiyesinden geçmektedir.
TÜKETIM VE INSAN
Tüketim, üretilen mal ve hizmetlerin; gereksinim ve isteklerini karsilamalari amaciyla insanlar tarafindan kullanilmasidir. Diger bir ifadeyle tüketim, insan isteklerini gidermek üzere üretilen mal hizmetin son kez kullanilisidir. Keynesci ekonomide tüketim, bireysel tüketim harcamasi demektir.
Tüketim kültüründen bahsettigimizde ise; bireysel begenileri, sosyal degerleri ve tüketicilerin yasam tarzlarini ifade etmis oluruz. Günümüze gelindiginde tüketim vahsi bir sekilde yok etmeye dogru gidiyor. Insanlarin sürekli çilginca tüketmeleri arzulaniyor. Bunun içinde her türlü medya araçlari kullaniliyor. Tüketmeye yönelik diziler, reklamlar, filmler her sey çilginca tüketmeye dönük bir eylemi bizlere sunmaya çalisiyor. Insan yasadigi sürece elbette tüketecek. Ancak tüketmek istediklerimizi öncelikle üretebiliyor olmamiz lazim. Ya da en azindan üreticilere üretim süreçlerinde destek olmamiz gerekir. üretken insanlar her daim kazançlidir. Zira tüketmenin siniri yoktur. Tüketim konusunda da itidali seçmek gerekiyor. Yani orta yolu. Asiri tüketmek bizi insanliktan çikartir. Tüketimin içinde sadece hayatimizi idame ettirecek besinler gelmemelidir. Tüketim denilince akla sadece insanlarin ürettigi mal ve hizmetler gelmemelidir. Tüketimin içine Allah’in bize sundugu, bahsettigi imkanlari da koymaliyiz. Zaman nimeti, akil nimeti, duygu ve his yani ruh nimeti. Bütün bunlari da tüketirken sinirsiz tüketim yolunu seçmemeliyiz. Son yüzyilda emperyalizm, kapitalizm bize çilginca tüketmeyi ögütlüyor. Bu ugurda da bizi inanilmaz sekilde yönlendiriyor. Insanlik alemi var oldugu dönemlerden bu yana elbette bir tüketme kültürü içinde olmustur. Ancak bugünkü anlamda tüketim hiç olmamistir. Zira bugün sadece yerel anlamda üretilen seyleri tüketmiyoruz. Dünya global bir hal aldi, küresellesti. Bütün ülkeler iç içe girdi. Dünya nüfusu 8 milyara dayandi, hizla da yükselmeye devam ediyor. Iste bu nüfus kapitalist sistem için inanilmaz bir tüketim toplumu demek. Üretici firmalar potansiyel tüketici kitleyi etkileyebilmek için akla hayale gelmedik inanilmaz bir taktik ve yol izliyorlar. Reklamlarla müthis algi olusturarak ihtiyacimiz olmayan seyleri ihtiyacimizmis gibi göstererek tüketmeye ve onlari almaya sevk ediyor. Hatta alim gücümüz yoksa, ekonomik yeterliligimiz üretilen o mal ve hizmeti tüketmeye yetmiyorsa bu kez yine sirin reklamlar ile bizleri borçlandirmaya itiyor. Kredi kullandirtarak yine tüketmeye sevk ediyor. Bugün yasadigimiz tüketim çilginligi, sinirsiz tüketme, tüketimden payimiza düseni alabilme arzusu insanligi o hale getirdi ki, kadin erkek, çoluk çocuk hiç fark etmeden, insan modern çagin esiri, kölesi haline geldi. Yasadigimiz çagin sartlari bizleri topyekûn neredeyse insanliktan çikartir hale getirdi.
Tüketim kültürümüz o hale geldi ki, çogunlukla faydaci olmayan, sadece statü elde etme, baskalariyla aramizda fark meydana getirme sevdamiz, yenilik arama gibi dürtüler mal ve hizmetleri büyük bir tutkuyla arzuladigimiz saiki ortaya koymamiza sebep oluyor. Yine pesine düstüklerimizi elde etmeye çalisma gayretimiz ibretlik bir durum. Bunun için de neredeyse her yolu kendimize mubah sayma noktasina kadar geldik. Insanlarin bu çilgin tüketim arzulari, bugünkü modern toplumlarda daha çok toplumsal statünün ve kimligin bir göstergesi haline gelmis durumda; kitle iletisim araçlari tarafindan sunulan moda ürünler ve yeni yasam tarzlari da bu egilimi mesrulastiran araçlar olmaktadirlar.
Insanlarin gücü bu çagda artik yasamaya yetmez hale geldi. Bir zamanlar köylerde kendine yeter halde üreten insanlar bile modern kültürün etkisiyle sehirlere göç etti ve bu üreten insanlar da üretmek yerine tüketen bir fert haline geldiler. Insanlar kendine yetecek tarz da yaptigi üretimi bile terk edince artik her sey hazir alinip tüketilir hale geldi. Ev hanimi olan bayanlar da tüketime yetisebilmek için, mecburen çalismak zorunda kaldilar. Günümüzde ev hanimi olmak neredeyse bir zül haline geldi. Tüketim ekonomisine yetisebilmek için artik bütün aile fertleri hiç durmaksizin çalismak durumundalar. Özellikle gençler ve çocuklar, kitle iletisim araçlarinin ablukasinda sersemlesmis vaziyetteler. Tüketimin esiri olan genç kitle sinirsiz tüketme sevdasiyla ailelerini de zaman zaman zor duruma sokmaktadirlar.
Insanlik çagin getirdigi teknolojik gelismeler sonucunda sadece çilginca mal ve hizmet tüketmiyor. Ömrünü bos islere heba ederek ömür sermayesini dogru yönde kullanmayarak ömrünü bosa tüketiyor. Bununla birlikte duygu ve düsünceleri, hisleri de tükeniyor. Merhamet bitiyor. Sevdalar bitiyor. Dostluklar bitiyor. Kisaca modern kölelik basliyor. Herkes emperyalistlerin, kapitalistlerin ve egemen güçlerin esiri haline geliyor. Neredeyse bundan kaçis yok gibi. Bundan kurtulabilmenin ve çilginca tüketimi durdurabilmenin tek yolu var azgin nefsimizi dizginlemek. Buda iyi bir nefis terbiyesinden geçmektedir.