Zaferde tasarruf eden bir güç sahibi var
"Mâdem hersey elimizden çikacak, fâni olup kaybolacak; acaba bâkiye tebdil edip ibkà etmek çaresi yok mu?" deyip düsünürken birden semâvî sadâ-yi Kur'ân isitiliyor. Der: "Evet var. Hem bes mertebe kârli bir sûrette, güzel ve rahat bir çaresi var."
Sual: Nedir?
Elcevap: Emâneti sahib-i hakikisine satmak. Iste o satista, bes derece kâr içinde kâr var.
Birinci Kâr:
Fâni mal bekà bulur. Çünkü: Kayyûm-u Bâkî olan Zât-i Zülcelâl'e verilen ve O'nun yolunda sarfedilen su ömr-ü zâil, bâkiye inkilâb eder. Bâki meyveler verir.
O vakit ömür dakikalari; âdeta tohumlar, çekirdekler hükmünde zâhiren fenâ bulur, çürür.
Fakat, Âlem-i Bekà'da saâdet çiçekleri açarlar ve sünbüllenirler. Ve Âlem-i Berzah'ta ziyadar, mûnis birer manzara olurlar.
Ikinci Kâr:
Cennet gibi bir fiat veriliyor.
Üçüncü Kâr:
Her âzâ ve hasselerin kiymeti, birden bine çikar.
Iman
Demek hakiki ve elemsiz lezzet yalniz imanda ve iman ile olabilir.
Sonuç
Bendeniz tarihçi degilim ama Çanakkale ve savasinin yapildigi mevzileri gezince, bu günde o heyecani tekrar yasamaya ve asiri duygulanmaya basladim.
Meger o kadar çok yakin mesafede düsmanin üstün imkanlarina karsi korkmadan savasmasini, 15 Temmuz’da bizzat yasamis olduk.
Hem düsmana karsi hayatta kalma pahasina savasip, hem de düsmanin yaralanan askerini kendi siperine tasiyarak, gömlegini sargi bezi yapip onu himayesine almasini tarihte yasamis bir baska devlet ve millet var mi?
Iste Çanakkale ruhu, bu unutulur mu?