Ilk kuruldugundan bugüne kadar Kuzey Atlantik Anlasmasi (NATO), gerçekte ABD’nin kendi ülke menfaatlerinin korunmasi ve özellikle silah sanayisine pazar bulunabilmesi için kurulmus olan bir ittifak anlasmasidir.
2022 yilinda dahi bu durum büyük oranda devam etmektedir. Basrolde ABD yer almakta olup diger 29 ülke ise esas oglan rolünü üstlenen bu Hollywood aktörüne figüranlik yapmaktadir.
Isveç ve Finlandiya, Rusya’nin Ukrayna’ya saldirmasi ve meydana gelen büyük yikim nedeni ile kendilerini NATO semsiyesi altina almak istemektedir. Fakat Türkiye, hakli gerekçeler ile buna karsi çikmakta ve veto yetkisini kullanmaktadir. Türkiye’nin ülke menfaatlerini ön plana alarak yaptigi bu çikis; NATO içerisindeki dengeleri derinden sarsmistir.
Ilginçtir; Norveç, Danimarka gibi Iskandinav devletler Türkiye'nin 1952 yilinda NATO’ya üye olmasina çesitli gerekçelerle uzun müddet karsi çikmislardir. Türkiye’nin Isveç ve Finlandiya’ya karsi olumsuz tavrinda ülkemize karsi uygulanan ambargolar, PKK destegi gibi nedenlerden baska geçmisten gelen dini, sosyal ve kültürel sebepleri de saymak gerekiyor.
Bu veto karari, Türkiye’nin bagimsiz politika üretmesinin bir göstergesidir. Elbette bu tutum basta ABD olmak üzere birçok Batili devleti rahatsiz etmektedir. Cumhurbaskani Erdogan’in ülke politikasina yön veren en yüksek yetkili sifati ile bu iki devletin ittifaka girisine açikça karsi çikmasi, yakin ve orta vadede NATO ülkelerinde bir dizi politika degisikliklerine sebep olacaktir.
Batili devletler ve ABD’nin veto kararina karsi Türkiye’ye ilk tepkileri oldukça yumusak olmustur. Fakat içten pazarlikli olduklarinda süphe yoktur. Çünkü daha önce küstah ve asagilayici bir sekilde davranabiliyorlardi.
Örnegin 1964 yilinda Kibris’a yapilacak askeri harekât, ABD Baskani Johson’un bir mektubu ile iptal edilebilmisti. Buna karsilik Rumlar “Bekledim de gelmedin” sarkisini söyleyerek ülkemizle alay etmislerdi.
Mektup çok sert ve kaba bir üslupla yazilmis, küçük düsürücü ifadelere yer vermistir. Bir süre kamuoyundan gizlenen mektup hem yönetim kademelerinde hem de Türk halkinda ABD’ye karsi büyük hayal kirikligi yaratmistir.
Aradan geçen 58 yil boyunca Türkiye-ABD iliskileri çogu zaman olumsuz bir sekilde gelismistir. ABD’nin Türkiye’ye karsi takindigi hasmane ve çirkin tavir asla unutulmamis hatta NATO’dan ayrilmadan ABD üslerini kapatma noktasina kadar etkili bir direnç ortaya koyulmustur.
Bununla birlikte ABD’nin semirtip büyüttügü bazi darbeci generaller gizli bir sekilde cunta kurup her 8-10 yilda bir darbe yaparak ülkemizi ABD’nin samar oglanina çevirmislerdir.
Askerlerimizin basina çuval geçirmekten tutun PKK’li teröristlere açiktan yardim edecek kadar sayisiz olayda ülkemize karsi düsmanca davranan ABD’ye karsi halkin seçtigi iktidarlar sayesinde nihayet onurlu ve dik durus gösterebiliyoruz.
ABD’nin ticari anlasmalari dahi ayaklar altina alan hukuk tanimaz siyaseti, son kertede CAATSA adi verilen Türkiye’ye karsi yaptirim karari almasina kadar devam etmistir.
Ingiltere’nin 1. Dünya Savasi öncesinde yaptigi parasi ödenmis savas gemilerine el koyma tavrini bu sefer ABD yapmaya baslamistir. Öyle ki; ortak üretimini yaptigimiz ve parasini ödedigimiz 6 adet F-35 savas uçagina el koyarak, düsmanca tavrini devam ettirebilmistir.
Su anda ABD’nin beslemesi basin kuruluslari, Türkiye’nin NATO’dan çikarilmasi gerektigini ileri sürecek kadar ileri gidebilmektedir. Bunun F-35 projesinde oldugu gibi kolay olamayacagini rahatlikla söyleyebiliriz.
Çünkü NATO-Türkiye iliskileri öylesine iç içe geçmis bir durum arz ediyor ki; bunun gerçeklesmesi için en az 5 yil süreye ihtiyaç vardir. Insanin aklina söyle bir formül gelebilir: “NATO’da kararlari oy birligi ile degil çogunlukla alinmasi” Türkiye’ye ragmen Isveç ve Finlandiya meselesini çözer.
Iste bu durum birçok nedenden dolayi mümkün degildir. Bu nedenler bir sonraki yazimin konusudur. Fakat ABD, son birkaç yildan beri bu maksatla çalismalar yapmaktadir.
Örnegin Yunanistan’a adeta isgal eder bir tarzda askeri üsler kurulmasi, bunun sadece bir göstergesidir. Peki, neden yakin bir zamanda Türkiye NATO’dan çikarilamaz?
Sorunun kisa cevabi NATO içerisinde Türkiye’nin oynadigi aktif rol ile alakalidir. Asker sayisi olarak ikinci büyük güç ödenek olarak 8. Sirada pay veren Türkiye’nin elinde çok güçlü kozlar vardir. F-35’te oldugu gibi “ben istedim böyle oldu” denilemez.
“NATO Kuvvetler Statüsü Sözlesmesi” adli uluslararasi anlasma, Izlanda hariç, NATO üyesi diger devletler tarafindan imzalanmistir.
Sözlesme Türkiye tarafindan 10 Mart 1954 tarihinde onaylanmistir. Bu sözlesme, her biri oldukça detayli kaleme alinmis yirmi maddeden olusur. Kisaca bu anlasmayla ABD’nin Türkiye topraklarinda askeri tesisler ve üstler kurmasi ve askeri personel bulundurulmasi kabul edilmistir.
ABD ile Türkiye arasinda 1976’da ve sonra 1980 yilinda 12 Eylül Darbesi sonrasinda imzalanan "Savunma ve Ekonomik Isbirligi Anlasmasi" ise 12 askeri üssün NATO adina ABD tarafindan 5 yillik kullanilmasina karar verilmistir.
Bu anlasma, ABD'nin talebi dogrultusunda uzatilmaktadir. Türkiye’ye alternatif olacagi için Yunanistan’in silahlandirilmasinin en önemli sebeplerinden biri budur. Çünkü çok sayida tesis bulunmakta ve karar alma süreci Türkiye’nin onayini gerektirmektedir.
NATO’nun güneydogu kanadi hala Türkiye’den sorulmaktadir. NATO kuvvetlerine ikmal üsleri saglanmasi yaninda birçok ortak çalisma Türkiye’nin destegi sayesinde muhafaza edilmektedir.
Degisiklik yapmak mümkün olsa da bu maksatla önemli bir bütçenin ayrilmasi gereklidir. Degisiklikler için ayrica önemli bir zaman dilimine de ihtiyaç vardir. Bunlarin neler oldugunu bir sonraki yazimiza birakalim, vesselam….