Samimiyet, açik yürekli, içten olma, içten davranis sergileme durumudur. Samimilik, egilip bükülmeden içinden geldigi gibi davranma halidir. Samimi insanlar sicak kanli, candan insanlardir. Samimiyetten yoksun kisilikler, çogu zaman maskeyle dolasan ve kendileriyle barisik olmayan huzursuz tiplerdir. Böyleleri hiçbir zaman kendileri olamazlar. Ancak samimi insanlar ise bir sey söylendiginde onu ikinci kez söyletmeden aninda yerine getiren insanlardir. Samimiyet her zaman kazandirir. Evvelinde kayipta gibi gözükse de isin sonunda her türlü kazanan samimi sekilde davrananlardir. Vakti zamaninda yasamis Yürek Dede isimli zatin samimiyet sinavi da epey meshur olmustur. Yazimizin bu bölümde Yürek Dedenin samimiyetini anlatan yasadigi hikâyeyi burada zikredelim.
Bir dönem Yürek dede namiyla samimiyet dolu salih bir zat yasarmis. Bir gün Yürek dedenin hanimi ayaklarindan felç olmus. Ne kadar doktor doktor dolastiysa da hastaliga bir çare bulamamistir. Gittigi doktorlardan bir tanesi ona söyle demis. Allah’tan asla ümit kesilmez. Hanimini bindir bir deveye diyar diyar dolastir. Buldugun sifali otlardan ona yedir ve çayini içir. Insallah bu otlardan birisi ona sifa olur. Yürek dede hiç vakit kaybetmeden diyar diyar dolasmaya baslar. Bir zaman sonra yüksek bir tepeye kurdugu çadirinin önünden, dönemin hükümdari yanindakiler ile birlikte tebdili kiyafet geçmekteydi. Içlerinden birisi o esnada hükümdara söyle der:
Efendim su ilerde Yürek dede diye salih bir zat var. Hükümdarda gelin gidelim yanina, bakalim salih mi degil mi? Anlariz simdi. Hep birlikte Yürek dedenin çadirinin önüne geldiler.
Selamlastiktan sonra hükümdar Yürek dedeye:
Dede biz uzun yoldan geliyoruz bize et pisir de yiyelim" der. Misafir et isteyince Yürek dede sasir ama misafiri de mahzun etmek olmaz diye düsünür. Hemen vakit kaybetmeden çadira hanimin yanina gider ve durumu ona anlatir. Bir develeri bir de keçiyle oglaklari vardir. Oglagi kessek etinden ne çikar. Keçiyi kessek olmaz oglak hala annesini emiyor. O zaman geriye bir tek deve kaliyor, deveyi keselim derler. Iyi de deveyi keserlerse yolculuklarini nasil yapacaklardi?
Yürek dede ve hanimi misafiri aç mi birakacagiz Allah bir kapiyi kaparsa bir baska kapiyi mutlaka açar, diye düsünerek sonunda deveyi kesmeye karar verirler. Yürek dede çadirin arkasina geçer ve deveyi keser. Hemen alabilecegi yerinden biraz et alir ve o eti pisirirerek misafirlerin önüne koyar. Misafirler ikram edilen eti yerken Yürek dede misafirlere çadirda hanimim var biraz etten ona alayim der ve biraz et alarak hanimina getirir. Sonra çikarak misafirleri ile ilgilenir. Aksama dogru misafirlerini ugurlar.
Hükümdar yolda yanindakilere söyle söyler: Gerçekten Yürek dede salih adammis. Yolculuk yaptiklari elindeki deveyi bizim için kesti ve bize ikram etti. Yanindakilere yarin bu adama 10 deve gönderin diye talimat verir.
Bu arada Yürek dede misafirlerini yolcu ettikten sonra yavas yavas çadirina geri döner. Çadirin kapisini açtiginda bir bakmis ki hanimi karsisinda sapasaglam ayakta duruyor. Yürek dedenin bu büyük fedakarligindan ve samimiyetinden dolayi Allah hanimina sifayi kestigi devenin etine koymus.
Iste bu hikâye bize samimiyetin ve fedakârligin önemini çok güzel anlatmaktadir. Yüce Allah, samimiyetle baslanilan her söz ve ise bereket lütfeder. Samimiyet, halk nazarinda “sahsiyet dili”nin vazgeçilmez bir esasi oldugu gibi Hak katinda da âdetâ bir kulluk kalite belgesidir. Dinin en önemli gayelerinden biri, samimi bir insan tipi ortaya çikarmaktir.
Yazimizi bir hadis-i serif ile noktalayalim. Allah Resûlü (s.a.v.) bir gün, üç kez pes pese söyle buyurur:
“- Din samimi olmaktir, din samimi olmaktir, din samimi olmaktir.”
Bunun üzerine orada bulunanlar:
“- Kime karsi ey Allah’in elçisi?” diye sorarlar. Bunun üzerine Hz. Peygamber Efendimiz su karsiligi verir:
“- Allah’a, O’nun elçisine, kitabina, Müslümanlarin önderlerine ve hatta bütün inananlara karsi samimi olmaktir.”