DR. VEHBI KARA

Tarih: 22.04.2022 00:46

Hukuk ve guguk

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye Cumhuriyeti ne yazik ki hâlâ gerçek bir hukuk devleti olamamistir. Bunu fasist cuntaci askerlerin meydana getirdigi anayasalardan kolaylikla anlamak mümkündür. 

1961 ve 1982 Anayasalari her ne kadar referanduma sunulmus olsa da; bir “hayir” oyu çikmasi durumunda cuntaci generallerin yönetimi terk edeceklerine dair bir söz verilmedigi için hukuki olarak geçerli ve mesru degildir.  

Türkiye’nin tek mesru anayasasi Osmanli’dan aldigimiz “Kanun-u Esasi’dir”. 27 Mayis 1960 yilinda ABD’nin besleyip büyüttügü albaylar cuntasinin mesru hükümeti askeri darbe yaparak devirmesi sonucu ortadan kaldirilmistir. 

12 Eylül 1980 darbesinde yönetimi ele geçiren generaller cuntasi ise daha kötü 1982 anayasasini yapmis ve halka zorla dayatarak cunta lideri Evren’in kendini cumhurbaskani ilan etmesi ile hayata geçmistir. 

Her iki anayasanin yapilis sekli, zorbaligi ve askeri darbe ürünü olmasi nedeni ile dünyanin medeni ülkeleri tarafindan da mesru olarak görülmemistir. 

Mevcut anayasanin içinde “degistirilmesi talep dahi edilemez” maddesinin bulunmasi ise ne derece absürt ve akil almaz bir metin oldugunu ispatlamaktadir.

Peki, anayasayi anladik; “su katilmamis fasist bir metinden” ibarettir. Ya kanunlarimiz nasildir? Cevabini söylemek utanç vericidir zira anayasadan daha kötü kanunlarimiz 21. Yüzyilin ilk çeyregi biterken hala yürürlüktedir. 

Örnegin dünyanin hiçbir yerinde emsali olmayan 5816 sayili kanun sayesinde bir siyasi partinin genel baskanini elestiremez ve sorgulayamazsiniz. 

Evet, CHP Genel Baskani olarak Türkiye’yi tam 15 yil tek partinin baski yönetimi ile idare etmis bir siyasetçiye “vergi ödeyip ödemedigini” dahi soramazsiniz. 

Isin daha aci olan tarafi sudur: Kürsülere çikip demokrasiden, hukuk devletinden nutuklar atan medya cambazlari bu konuda asla en küçük bir itirafta bulunamazlar. 

Üniversitelerimiz, CHP’nin ideolojik esaslarinin savunuldugu yerler olup bilim üretme yeri olmaktan çikmis durumdadir. Ilkokuldan üniversite son sinifa kadar Kuzey Kore modeli bir yapi mevcuttur. 

Siyaset böylesine acikli bir duruma düstüyse kamu kurumlari, medya, silahli kuvvetler ve yazarlarin seviyesini hiç tartismaya gerek yoktur. 

Tek parti yönetiminin acimasiz kurallarini hukuk ve demokrasi diye yutturmaya çalisan bu rezil mahluklara ne söz söylense azdir.

25 Yildan beri yasanan haksizlik ve hukuksuzluklari dile getirip düzeltilmesi için çalisiyorum. Mücadelemi sivil toplum örgütleri ile de sürdürmeye çalistim. Fakat maalesef çok az ilerleme kaydettigimizi söylemek durumundayim. 

Örnegin 28 Subat 1997 darbeci generallerine karsi açtigimiz davayi kazanip ceza almalarini saglamis olmamiza ragmen bu cuntanin magdur ettigi 10 binden fazla askerin haklarini almasi konusunda ilerleme saglayabilmis degiliz.

Kamu Denetçiligi Kurumunun incelemeleri sonucunda Meclis’e ve Ak Parti hükümetine iletmis oldugu kararlar sümenalti edilmistir. Müebbet hapis cezasi almis darbeci generallerin  “basörtüsü” bahanesi ile ordudan attiklari askerlerin gasp edilmis özlük haklari defalarca söz verilmesine ragmen yerine getirilmemistir. 

Demek ki; hukuki mücadelenin çok da fazla bir anlami yoktur. Fasist bir sistemin öncelikle anlasilmasi lazimdir.

Gelelim guguk kusuna. Son günlerde çok dillendiriliyor. Guguk kusu baska kuslarin yuvasina yumurtasini birakirmis. Sonra erken yumurtadan çikan guguk kusu, diger yumurtalari yuvadan atip kendileri oraya sahip çikarmis. Iste bu Suriyeli göçmenlerde bizi vatanimizdan atip kendileri bu topraklara sahip çikacakmis. Ciddi ciddi bunlari söyleyenler var.

Öncelikle sunu söyleyelim. Bir kere bu Suriye’li göçmenler; Kafir Rus, zalim Iran ve Esed’in bombalarindan kaçan Müslümanlardir. Suriye’lilerin çogu Türk kökenli olup Araplasmis kardeslerimizdir. Medineli Müslümanlarin Mekke müsriklerinden kaçarak hicret etmesi gibi “ensar” görevimizi yapmayacak miyiz? 

Yahu su Avrupa ülkelerinin Ukrayna vatandaslarina gösterdigi ev sahipligini dahi gösteremeyecek kadar dinden uzaklastiniz mi? Hiç Allah’tan korkmaz misiniz?

Kaldi ki; biz Müslümanlar 1492 yilindan itibaren Ispanya basta olmak üzere Avrupa’daki Hiristiyanlarin Engizisyon mahkemelerinde diri diri yakilmaktan kurtardigimiz Yahudi göçmenlere ev sahipligi yaptik. 

Bu Yahudilerin bir kismi kendi inandiklari dinden çikip Müslüman görünümüne bürünmüs Sabetay tarikati mensubu olmuslardir. Türk ismi alip, Türk gibi görünürler. Fakat hiç Türklerle evlilik yapmazlar. 
Çünkü Türkler güçlü ve sebatkar Müslümanlardir. Kendi aralarinda evlenerek Yahudiler gibi akraba evliligi yaparlar.

Soyadi kanunu ve Osmanli arsivlerinin yurtdisina satilip imha edilmesi ile bu Sabetay Yahudileri, gerçek kimliklerini gizleyip Türk gibi davranmaya baslamislardir. Ayni guguk kusu gibi kendi yuvasindaki Müslümanlari “sapka” devrimi gibi bahanelerle imha edip öldürmüslerdir. 

Bu Sabetay Yahudilerine sonradan Rum ve Ermeni dönmeleri de katilmislardir. Gerçek Türkleri dislayip kendine özgü seküler yasayis biçimleri ile yuvamiz olan Anadolu’ya sahip çikmislardir. 

Ne namaz kilarlar ne de oruç tutarlar. Birçogunun raki içmekten beyninin sulanmis oldugunu görürsünüz. Biz Türkler ise “öz yurdunda garipsin öz yurdunda parya” muamelesi görmeye devam ediyoruz. 

Simdi soruyorum: Guguk kusu kimdir, gerçek Türkler kimlerdir? Basbakanlikta “burada raki yok mu” diyenler mi? Yoksa esi basörtüsü taktigi için ordudan ve kamu kurumlarindan atilan Müslümanlar mi? 
Vesselam… 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —