Küçük; annesinin rahminde, çiglik atiyordu.
Çünkü; annesinin çigliklarini, rahimden duyuyordu.
Kendi çocuklugunu yüklenmis yüklü kadin, içindeki yükten korkuyordu.
Içindekini yük olarak görüyordu.
Günün getirdiklerinin yükünü bir sekilde atiyordu.
Gün, yükünü atiyordu.
Nihayet diri diri gömülen kiz çocuguna,
Hangi günahi yüzünden öldürüldügü soruluyordu.
Yer kabugu,
Maddi manevi tüm yüklerini bosaltiyordu.
Agirligini koyuyordu.
Ak koyun kara koyun ortaya çikiyordu.
Terazinin küfesi kaçiyordu.
Günesin defteri dürülüyordu.
Insanoglu mu?
Bunlarin yanina kalacagini saniyordu.
Oysaki;
Haddini asip yasak olani isirdigindan, dünya bahçesine inip ana rahmine tutundugu andan bu yana, yalniz Rahîm olana yapisanlar, rahmete kavusuyordu.
O’na sahitlik edenler, O'nun selâmetine eriyordu, sevgiye gark oluyordu. Sonsuz yasam sarhoslugunu kusaniyordu.
Balinalarin boguk gurultulari, baykuslarin soguk ugultulari, insanoglunun bitmek bilmez kuruntulari, yumurtalarin isyan çigliklari degil,
Duyarliligini korumayi basarmis o hassas ruhlarin ilik ilik sevinç isliklari duyuluyordu.
Isik dogrudan yükseliyordu!