"Daha önceden (Medine’yi) yurt edinmis ve kalplerine imani yerlestirmis olanlar (ensar), kendilerine hicret edenleri (muhacirleri) severler. Onlara verilenlerden dolayi gögüslerinde (kalplerinde) herhangi bir ihtiyaç hissetmezler. Kendileri ihtiyaç içinde bulunsalar bile onlari kendilerine tercih ederler.Kim (nefs)inin cimriliginden korunursa, iste onlar kurtulanlarin ta kendileridir."
Hasr Suresi 9.ayet ; devlet gelirlerinin dagitilacagi kisileri sayarken hicret edenlere kendi yurtlarinda yer hazirlamis kimseleri (ensar) de sayiyor. Bu insanlar, onlara gelen kisileri birer kardes gibi misafir etmisler ve her seylerini paylasmislardi. Onlar kendilerine siginan muhacirleri sirf peygamber istiyor diye veya zorunluluktan degil, onlari kalpten sevmislerdi. Onlara adeta kucak açmislardi. Dahasi kendi ihtiyaçlari olsa bile baskalarini kendilerine tercih etmislerdi. Bu nasil erdemli bir davranis degil mi?
Îsâr: Allah tarafindan iste böyle övülen bir davranis biçimidir. Her ne kadar günümüzde unutulmus olsa da: kurtulusa götüren en güzel yollardan biri olarak îsâri, Rabbimiz bize burada ögretiyor.
Îsâr; Allah için kardesini kendinden önce görmek, kendi ihtiyaci oldugu halde vermektir.
Biz bu kavramin hangi kiyisindayiz, kendimize soralim.
Öyle kalbim temiz demekle olmuyor. Demek ki; tasin altina el koymak ve birilerinin duasinin kabulünün vesileleri olmak, birilerine uzanmak ve o kisiye "Evet ya, yalniz degilim, sesimi duyan var, evet bir Allah var!" dedirtmek; Allah'in varliginin birer delili olmak gerekiyor.
Özetle bizden, kendi bencilliklerimizin tutsakligindan kurtulmus olmamiz, asil Malik'in kim oldugunu bilmemiz ve her neye sahipsek paylasmamiz bekleniyor.
Allah bu ayette asil kurtulusa erecek olanlarin öncelikle 'ben' den 'biz'e hicret edenler olacagini müjdeliyor. Hatta bu göçü o kadar övüyor ki; insanin neredeyse 'ben'i tamamen unutup 'siz'e varasi geliyor.
'Ben' den önce kendime, sonra 'siz'e söylemesi...