Lozan Baris Anlasmasinin Türkiye aleyhine olarak çok sayida madde içerdigini Montrö Bogazlar Sözlesmesi sayesinde kolay bir biçimde anlayabiliyoruz.
Zira 500 yil boyunca Istanbul ve Çanakkale bogazlarinda elde ettigimiz egemenlik haklari; Lozan’da tamamen terk edilmistir.
Aslinda Sevr anlasmasinin neredeyse birebir kopyasi olan Lozan Bogazlar Sözlesmesini imzalayan Türk heyetinin, ülkemiz aleyhine olan bu maddeleri nasil imzaladigi ne yazik ki hala ciddi olarak tartisilmamaktadir.
Montrö Sözlesmesi ile Bogazlardaki egemenlik haklarimizin elde edildigi dogrudur lakin bu durum ayni zamanda Lozan’in ne derece aleyhimize hükümler içerdigini de ispatlamaktadir. Bu durumu anlamak için zeki olmaya da gerek yoktur.
Lozan’da kabul edilen Bogazlar Sözlesmesi’ne göre; Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklari birçok noktada kisitlaniyordu.
Öncelikle Bogazlar askerden arindiriliyordu. Yani Bogazlar bölgesine Türk askeri yerlestirilemiyor, buralarda tahkimat yapilamiyor, savunma tedbirleri alinamiyordu.
Hem Çanakkale Bogazi hem Karadeniz Bogazi silahsiz, askersiz, savunmasiz birakiliyordu. Bu bölgede, hiçbir istihkâm, hiçbir topçu tesisi, hiçbir deniz üssü olmayacakti.
Lozan’a göre yabanci askerler Bogazlar bölgesinden çikarilmisti fakat bölgeye Türk askeri de sokulamiyordu. Kendi askerimiz kendi topragimiza giremiyordu.
Bu durum Bogazlarimizda devam eden 500 yillik hâkimiyetimizin sonu anlamina geliyordu.
Çünkü Osmanli Devleti zamaninda siyasi olarak önemli bir üstünlük saglaniyor; geçis yapan gemilerden oldukça önemli bir miktarda gümrük vergisi, rüsum ve harç gibi ücretler aliniyordu.
Lozan’da Türkiye ekonomisini olumsuz yönde etkileyen gümrük tarifeleri ve ayricaliklarin 5 yil süre ile uygulanmasina devam edilmesine 1929’de son verilmisti.
Iste Lord Gürzon, Ingiltere’nin 1807 ve 1915’te Bogazlardan geçiste yasadiklari zorluklardan dolayi Türkiye’ye bir bedel ödetmeye kararli oldugunu gösteriyordu. Lozan’daki bu kisitlamalar Ingiltere’nin ödedigi bedelden çikarilan tarihi derslere göre düzenlenmisti.
Fakat Lozan’da Bogazlar konusundaki asil felaket; bütün gemilerin hatta savas gemilerinin dahi serbestçe geçisine izin verilmesiydi. Bogazlarimiz âdeta “yolgeçen hanina” dönmüstü.
Dokuz devlet temsilcisinden olusan bir Bogazlar Komisyonu kurulmustu. Gerçi bir jest olarak komisyonun baskani Türk idi lâkin dokuz üyeli komisyonda sadece bir oya sahipti.
Iste bu sartlar altinda Lozan imzalanmis Türkiye’nin bogazlarina Batili devletler tarafindan pranga vurulmustu.
Bu durumdan rahatsiz olan basta Sovyetler Birligi olarak Karadeniz’de kiyisi bulunan devletler de vardi. Hiçbir izne tabi olmadan Bogazdan geçen savas gemileri, 2. Dünya Savasinin yaklasmakta oldugunu hisseden bu devletleri, endise içinde birakmisti. Sovyetler Birligi, Bogazlar konusunda kendisini güvende olmak istiyordu. Bu nedenle Montrö Sözlesmesine taraftar olmustur. Kisaca söylemek gerekirse Montrö ilk olarak Sovyetleri ikinci olarak da Türkiye’yi rahatlatmistir.
ABD, Rusya’yi sikistirmak için Türkiye’yi bu konuda yoklamaktadir. Son olarak Rusya-Ukrayna savasinda da savas gemilerinin geçisi gündeme gelmis fakat Cumhurbaskani Erdogan bu tuzagi çok iyi görmüs bu savas esnasinda dahi denge politikasini gözetmeye çalisarak hiçbir taviz vermemistir.
Bu yazidan Montrö’nün Lozan’da yasadigimiz hezimetten tamamen kurtuldugumuz sonucu çikarilmamalidir.
Zira Montrö Sözlesmesi Bogazlardaki egemenlik haklarimizi hâlâ kisitlamaktadir. 28. Madde’ye göre Bogaz geçislerinden ücret alinmama kurali sinirsiz olarak belirlenmis ve devam etmektedir.
Türk Bogazlarinda can, mal, çevre ve seyir emniyetini saglamak amaciyla hazirlanan Bogazlar Tüzügü, Montrö Sözlesmesine uygun olarak Rusya’nin karsi çikmasina ragmen 1994 Temmuz ayinda yürürlüge girmistir. Böylece gemilerin Türk Bogazlarindan geçislerinde seyir güvenligi kaptan sorumlulugundan büyük ölçüde alinarak emniyetli bir sekilde geçis saglanmistir.
Yapilan bu çalismalar egemenlik haklarimizi pekistirmis olsa da yeterli degildir. Kanal Istanbul gibi projeler ile Istanbul Bogazindan geçis tamamen kontrol altina alinabilir ve geçisler ücrete tabi tutulabilir. Çünkü yapay suyollarindan ücret alinmasi gayet tabii bir hak olup dünyanin birçok bölgesinde uygulanmaktadir.
Yasanan gelismelerden dolayi almamiz gereken derslerden bir tanesi de sudur: 28 Subat özlemi içinde hareket eden 104 emekli amiral Montrö ve Kanal Istanbul ile ilgili olarak hükümete ayar vermeye kalkismislardir. Maksatlarinin aksi ile karsilasmislardir. Zira adalet sistemimiz cunta olusumu içinde olan askerlere firsat vermemektedir.
104 Emekli amiralin toplu olarak bir araya gelip muhtira seklinde beyanat vermeleri dönemi kapanmistir. Eger siyasi konularda çok merakli iseler bazi emekli generaller gibi televizyonlara çikip beyanat verebilirler. Kimse agizlarini baglamamaktadir, vesselam….