Musul ve Kerkük gibi Misaki Milli sinirlari içinde kalan vatan topraklarinin kaybedilmesi konusunun islendigi Akit TV’de yayinlanan Kayit Disi Tarih programini izledim.
Degerli tarihçi Mustafa Armagan’in bu konuda yapmis oldugu çalismalar gerçekten de takdire sayandir.
Ne yazik ki aradan neredeyse yüz yil geçtikten sonra yasadigimiz aci olaylarin içyüzünü ögrenebiliyoruz.
Bu nedenle kisilere bagli kalmadan ve kimseden korkmadan yapilan çalismalara millet olarak çok ihtiyacimiz var.
Çünkü güçlü bir Türkiye için tarihten almamiz gereken dersler vardir. O halde bazi tarihsel olaylara deginerek Misaki Milli adi verilen yeminimizi sik sik gündeme tasimak gerekiyor.
“Maksat vatan ise gerisi teferruattir” diyen vatandaslarimizin kaybedilen vatan topraklarinin kurtarilabilmesi için öncelikle yasadigimiz olaylari sogukkanlilikla ve içtenlikle degerlendirmesi gerekiyor.
Eger yakin tarihimizi iyi bilirsek; ülkemizin gelecegini de daha saglam bir sekilde insa edebiliriz. Bu konuda halkimizin bilinçlendirilmesi için egitim sistemimizde yapilmasi milli ve manevi degerlerin üzerinde durulmasi gerekmektedir.
Emekli bir asker olarak yasamis oldugum çok aci bir olayi arz etmek istiyorum. Bu sayede umulur ki komutanlarimiz ve ögretmenlerimiz Misaki Milli’nin önemini daha iyi idrak edebilirler. Canimiz cigerimiz evlatlarimiza tarihi gerçekleri dogru anlatip benzer hatalari yapmamak için tedbir almak gerekmektedir.
12 Eylül darbecileri ülke menfaatlerinin korunmasi konusunda çok büyük hatalar yapmistir.
Örnegin ABD’li askerler bir telefon ile askeri cunta lideri Kenan Evren’den talepte bulunup kolaylikla isteklerini yerine getirebiliyorlardi.
Nihayetinde Yunanistan’in yeniden NATO’ya alinmasi konusunda ülkemiz yararina hiçbir talepte bulunmadan onay vermistik. Fakat ayni Yunanistan bu olaydan birkaç yil sonra Türkiye’nin Avrupa Birligine girmesini veto edebilmisti.
Fakat bundan daha kötüsünü ise cuntaci Kenan Evren’in Genelkurmay Baskani olarak atadigi bir general ve onu destekleyen askerler yapmisti. 1926 Ankara Anlasmasina göre Ingilizlere biraktigimiz Musul Kerkük’ü kurtarma firsatini yakalamistik.
Birinci Körfez Savasi esnasinda Irak’in Kuveyt’i isgal etmesi ile baslayan süreçte Musul ve Kerkük’ün kurtarilmasi firsati Birlesmis Milletler kararlari ile mümkün hale gelmisti. Fakat CHP öncülügündeki bazi partiler ve silahli kuvvetlerinin basindaki generaller savas yolu ile vatan topraklarinin kurtarilmasini istemiyorlardi.
Cumhurbaskani Özal, 17 Ocak 1991 tarihinde baslayan “Çöl Firtinasi Harekati’na” katilmak ve Misaki Milli sinirlari içerisinde yer alan topraklarimizi kurtarmak istiyordu. Fakat Genelkurmay Baskani istifa etmis yerine geçen komutanlar ise “ordumuz harbe hazir” degil gerekçesi ile savastan kaçmislardi.
Hâlbuki bugün dahi askeri talimatlarin en basinda “emri altindaki birlikleri harbe hazir tutma” görevi yazmaktadir.
Fakat her 8-10 yilda bir yapilan askeri darbeler ordumuzdaki disiplini bozmus halkin seçtigi yöneticilere karsi bir baskaldiri meydana gelmisti.
Bu firsat 1 Mart 2003 tarihinde bir kez daha kaçirilmisti. CHP ve kendilerine destek veren asker-bürokrat-siyasetçiler, Irak’a asker gönderme teskeresine karsi çikmislardi.
Ak Parti Genel Baskani Erdogan’in bütün çabalari bosa çikmis 264’e karsi 250 oyla elde edilen çogunluga ragmen 267 sayisina ulasilamadigi için teskere reddedilmisti.
Asker belki 50 yil beslenir fakat sadece bir gün lazim olur. Iste o gün gelmis fakat milli ve manevi degerlerden yoksun olarak yetistirilen komutanlar yüzünden iki defa ayagimiza kadar gelen firsati kaçirmistik.
O halde yasadigimiz bu aci olaylardan ders çikarmali ve askerlerimizin sivil yöneticilere itaat etmesinin ne derece önemli oldugunu herkesin bilmesi gerekiyor, vesselam….