Iste görüldügü gibi bu ezbere dayali, çoktan seçmeli, kafa çalistirmayan, yorum yapmayan, alternatif çözümler ortaya koymayan “test ve tost nesli” ile olmuyor. Böyle br egitim bizi ve gelecegimizi nereye götürecek ve ne bekliyoruz? Biz maalesef çocuklarimizi konusturmuyor, adeta susturuyoruz. Buna bir de ailede baslaniyor. Kitaplari ve okumayi bir gida gibi onlara ögretmek degil, ögretirken ögrenmek zorundayiz.
Egitimde önemli olan maalesef egitim elemanlari yani ögretmenlerdir. Bununla biter mi, elbette bitmez. Ögretmenler eger iyi yetistirmis, gerçek manada ülkenin geçmisiyle ve kültürüyle donatilmislarsa, ilkeli iseler; elbette ki ilkeli nesiller de yetistirecekler.
Eger degilse ve hatta hatta ögretmen, ögretimin disinda programinda baska seyler de varsa; kazandigiyla geçinemeyip, kazanç yollari ariyorsa veyahut da ögretmenlik en son tercihi olup, ondan önceki arzu ettigi mesleklerde imkan bulamadigi için bu meslege yönelmis ise, yani ideali ögretmenlik degilse, bu ögretmenlerin egitim noktasinda bizim çocuklarimiza ve ülkemize verecekleri ne olabilir.
Neden en zeki, yetenekli, istekli elemanlardan bir ülke ögretmen kadrosunu kurmuyoruz? O ülkenin teknoloji, savunma, saglik, tarim, madencilik, ev idarecisi, siyasetçi, her meslekte insanlarimizi yetistirecek ögretmenlerimiz hedeflenmiyor?
Ben bu yazimin bir kismini 20. Milli Egitim Surasina da gönderdim. Insâallah bu sefer yazdiklarimdan mahcup olurum. Tabandan tavana dogru bilgi akisi sonucunda sura kararlari su yüzüne çikar.
Öncelikle insani tanimada geciktik. Yalniz akla hitap eden materyalist egitim, kültür degerlerimizi de bitirdi. Onun için kalp, ruh ve latifeleri artik ihmal edersek, Allah korusun millet diye bir mefhum da kalmayacaktir. Akli müspet ilimlerle ve kalp, ruh, duygu ve latifelerimizi de manevi ilimlerle, ögrettigimiz dersleri vasita yaparak teçhiz etmek zorundayiz.