Yüzde bir ihtimal bile olsa, yolsuzlukla ilişkilendirilen bir ismi savunmak…
Ve dahası, yargı sürecine konu bir ismi, siyasi bir konumla koruma altına almak…
CHP’nin yeni erdemi bu mu: adaleti unutturmak, algıyı kutsamak?
Dün “temiz siyaset” diyenler, bugün “temizlik için sahiplenmek gerekir” noktasına gelmiş durumda.
Belli ki CHP için ahlak, bazen konjonktürel bir tercihe dönüşüyor.
Aristoteles duysa belki şöyle derdi:
“Orta yol erdemdir, ama siz yolu şaşırmışsınız!”
İronik olan şu: Aynı parti, “yargı siyasallaştı” diye şikâyet ederken, siyasetin gölgesinde yargıdan kaçanları savunmakla eleştiriliyor.
Hukuku korumak için hukuktan uzaklaşmak — adaletin geri vitese takıldığı bir tablo değil mi bu?
CHP’nin yolsuzlukla mücadele konusundaki tutumu, halkın adalet algısını doğrudan etkiliyor.
Siyasi aktörlerin hukuk ve etik anlayışı, güvenin temel taşı olmalı.
Ne yazık ki bu taş, CHP örneğinde ciddi şekilde çatlamış görünüyor.
“İnsan haklarını savunuyoruz” diyorlar.
Elbette bu önemli bir ilke. Ancak insan haklarıyla kişisel menfaatleri karıştırmak, adaleti araçsallaştırmak tehlikelidir.
Yolsuzluk iddialarını görmezden gelmek, toplumsal vicdanı zedeler.
Bu da siyaset sahnesinde “algı yönetimi”ni, “etik değerlerin” önüne geçirir.
Bugün CHP’nin içine düştüğü çıkmaz sadece ahlaki değil, aynı zamanda zihinsel bir çıkmaz.
Çünkü bu yeni siyaset anlayışı, hakikati değil, sadece hikâyeyi yönetmek üzerine kurulu.
Siyaset felsefesi açısından bakıldığında, algı yönetimi ile etik sorumluluk arasındaki fark giderek büyüyor.
Adalet ve etik, siyasetin omurgası olmalı; aksi hâlde güven tamamen kaybolur.
Bazen içim burkuluyor.
Çünkü bir yandan “adalet” diyorlar, öte yandan adaleti politik risk olarak görüyorlar.
CHP artık adaleti savunmuyor — sadece onu kullanıyor gibi bir algı oluşuyor.
Yolsuzluğu lanetlemiyor — sadece “bizden biri değilse” lanetliyor.
Ve ortaya çıkan tablo?
Belki bir gün, gerçekten ilkeli bir siyaset anlayışıyla tanışırız.
Ama bugünün şartlarında o ihtimal, tıpkı adalet duygusu gibi — kaybolmaya yüz tutmuş durumda.
Züleyha Çağlayan, siyaset felsefesi ve medya etiği üzerine yazılar kaleme alan, uzun süredir medyada analiz ve yorumlarıyla bilinen bir köşe yazarıdır.
Medya90’daki yazılarında, güncel politik gelişmeleri toplumsal değerler, etik ve kamu vicdanı perspektifinden ele alır.
Sizce adalet gerçekten mi kaçıyor, yoksa biz mi görmezden geliyoruz?
Yorumlarınızla tartışmaya katılın.