Muhsin Yazıcıoğlu'nun yokluğunu her zamankinden daha derin hissediyoruz.
O, sadece bir siyasi lider değil; ahlakın, duruşun ve adanmışlığın timsali idi. Onun siyaset anlayışı makam kavgasına değil, memlekete hizmet duasına dayanıyordu. En zor dönemlerde bile "diklenmeden dik durmayı" başarmış; kimseyi ötekileştirmeyen, kimseyi mahcup etmeyen gerçek bir gönül insanı olarak tanındı.
Helikopter kazasının üzerinden yıllar geçti. Ancak milletin vicdanındaki sorular hâlâ cevap bekliyor. Bu olayın aydınlatılması, sadece büyük bir lideri anmak değil; adalet arayışımızın da bir gereğidir. Bu hadise açıklığa kavuşmadıkça hem vicdanlar hem de tarih huzur bulmayacaktır.
"Muhsin Yazıcıoğlu'nun yokluğu, millet vicdanında eksik kalan adaletin en sessiz ama en güçlü çığlığıdır."
Bugün gençler onun sözlerini izleyip, "Keşke şimdi yaşasaydı." diyorsa, bu yalnızca bir temenni değil; aynı zamanda günümüz siyasetinin eksik bıraktığı değerlerin göstergesidir. Muhsin Yazıcıoğlu'nun duruşu; samimiyetin, adaletin, millet sevgisinin ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Toplumun ona duyduğu özlem, aslında tüm bu değerlere duyulan özlemdir.
Aksaçlılar olarak bizler, onun bıraktığı mirasın izinde yürümeyi bir vefa değil, bir görev kabul ediyoruz. Bu millete adanmışlık nedir, makamın değil davanın adamı olmak nedir; bunu en iyi anlatan liderlerden biri şüphesiz Muhsin Başkan'dı.
Bugün de yarın da onu her zamankinden çok arayacağız. Çünkü onun gibi liderlerin varlığı toplumu birleştirir, milleti güçlendirir, siyaseti temizler.
Milletimizin ihtiyaç duyduğu şey tam da budur.
Son söz, Şehit Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu'ndan olsun:
"Bir saniyesine bile hâkim olmadığınız bir dünya için; bu kadar fırıldak olmanın anlamı yok."
Ahmet Bereket