Tarih: 14.12.2025 18:53

Din ve Vicdan Hürriyeti Yargı Mensupları İçin de Geçerlidir

Facebook Twitter Linked-in

Din ve vicdan özgürlüğüne yönelik tartışmaların odağında yer alan İzmir Menderes Adliyesi'ndeki Cuma namazı arası uygulamasına ilişkin Muhabbet Platformu'ndan dikkat çeken bir basın açıklaması geldi. Platform, din ve vicdan hürriyetinin yargı mensupları için de geçerli olduğunu vurgulayarak, ibadet nedeniyle verilen kısa bir aranın hukuka aykırılık değil anayasal bir hak olduğunu ifade etti.

Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

DİN VE VİCDAN HÜRRYETİ YARGI MENSUPLARI İÇİN DE GEÇERLİDİR

İzmir Menderes Adliyesi'nde görev yapan bir hâkimin, Cuma namazı vakti sebebiyle duruşmaya kısa süreli ara vermesi üzerine koparılan fırtına; hukuka, özgürlükle ve laiklikle değil, tahammülsüzlükle ve ideolojik reflekslerle açıklanabilecek bir tabloyu bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Şunu açık ve net ifade ediyoruz:
Bir insan, hâkim de olsa, savcı da olsa, en üst düzey kamu görevlisi de olsa; her şeyden önce inanan bir kul olabilir. Bu hakikat, hiçbir makamın, hiçbir unvanın ve hiçbir ideolojik yorumun iptal edemeyeceği kadar temel bir gerçektir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 24. maddesi, din ve vicdan hürriyetini yalnızca bir sûs maddesi olarak değil, yaşayanları bir hak olarak güvence altına almıştır. Bu güvence; inancı olan Cuma namazını eda etmek için –üstelik mahkemelerden zaten geçerli aralar verdiği bir zaman diliminde– duruşmaya ara vermesi; hukuka aykırılık değil, hukukun bizatî gereğidir.

Buna rağmen İzmir Barosu'nun, bu anayasal hakki hedef alan ve "laiklik" söylemi arkasına saklanan açıklaması; laikliğin bir özgürlük ilkesi değil, yasak mekanizması olarak anlaşıldığını acı bir şekilde ortaya koymuştur.

"Din ve vicdan hürriyeti, hiçbir makamın ve ideolojik yorumun iptal edemeyeceği temel bir anayasal haktır."

 

Faiklidir; dinî bireyin kamusal alandan dışlanması, ibadetten kamu göreviyle çatıştırılması, inanç sahibi insanların sürekli kan altında bırakılması değildir. Aksine laiklik; devletin inançsızlığı değil özgürlüğüdür, baskıyı değil çoğulculuğu korumalıdır.

Daha vahimi şudur ki; yargı sisteminde yıllardır yaşanan açık usulsüzlükler, adalet duygusunu zedeleyen uygulamalar ve temel hak ihlalleri karşısında sessiz kalanların, bir hâkimin Cuma namazı için verdiği araya karşı bu derece sert ve öfkeli tavır sergilemesi, niyetleri sorgulatmaktadır.

Bu tutum; ne hukuk hassasiyetiyle, ne laiklik bilinciyle, ne de fikir ve inanç özgürlüğüne saygıyla açıklanabilir.

Biz açıkça söylüyoruz: Hakimlik vazifesi ile kulluk vazifesi birbirine düşman değil; ancak ideolojik bir çıkar ilişkisi ve baskı ile karşı karşıya değildir. İbadet eden bir hâkim, adaletin sağlam temeli üzerine tüm insanlığa hizmet etme gücüne sahiptir.

Bu sebeple; Anayasal hakkını kullanarak hem görevi hem de kul hakkını en iyi şekilde yerine getiren bir hâkime yapılan baskıları, Din ve vicdan hürriyetini hedef alan talihsiz açıklamaları kınıyor, İzmir Barosu'nu ve laiklik ilkesine sahip çıkan tüm çevreleri, hukuk ve özgürlük adına daha sağlıklı bir tartışma yapmaya davet ediyoruz.

KAMUOYUNA SAYGIYLA DUYURULUR.

[Muhabbet Platformu]

Sizce din ve vicdan özgürlüğü kamu görevleriyle nasıl dengelenmeli? Görüşlerinizi paylaşın.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —